Hayata dair teorilerimiz, dış dünyadaki durumlar ile düşüncelerimiz arasında tutarlı bir bağ kurmak için yarattığımız soyut kavramlardır. Bu teoriler bize dış dünyayı anlamak ve orada yol almak için günlük olaylarda yol gösterirler. Ayrıca her karşılaştığımız olay ile ilgili içgörü kazanmamıza da yardım ederler. Böylece dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırız.
Bazen deneyimlerimiz, bizim onların nasıl olması gerektiğine dair teorilerimize uymazlar. Bu durumda teorilerimizi revize eder ya da deneyimimize geri döner ve dünyayı görme biçimimize (teorimize) uyup uymadıklarını tekrar gözden geçiririz.
Böylece hayata dair teorilerimizle deneyimlerimiz sürekli birbirlerini besleyerek değişmemizi ve gelişmemizi sağlarlar.
Günlük hayatta ve yönetim alanında yaşadığımız şey tam da budur. Kişisel gelişim olarak da adlandırabileceğimiz bu süreç ancak hayata dair teorilerimizin mutlak olmadığı inancını benimsersek devamlılık sergiler.
Her alanda olduğu gibi yönetim alanında da yönetici ve liderlerin işe, iş ilişkilerine, çalışanlarına ve kendilerine dair teorilerini, deneyimleri doğrultusunda sürekli gözden geçirmeleri gerekir. Bir yönetici ya da yönetim takımı ne zaman bu tutumu benimser ise orada yönetici ve yönetim fonksiyonunun geliştiğinden bahsedebiliriz.
Bu nedenle şirketlerin yönetici geliştirme programlarında en çok üzerinde durmaları gereken konu yöneticilerinin yönetim yaklaşımlarını(teorilerini) sürekli deneyimleri doğrultusunda gözden geçirmelerini sağlamaktır.