Kendinizi içinde yer aldığınız sosyal ortamlarda nasıl hissediyorsunuz?
Bu konu benim özellikle ilgimi çeken bir konudur. Bu nedenle eğitimlerimde ara verdiğim zamanlarda ya da sosyal ortamlarda çeşitli şekillerde insanlara bu soruyu yöneltirim. Soru kalıplarım ne kadar birbirine benziyorsa maalesef cevap kalıpları da birbirine benziyor.
Aldığım cevaplar genelde şöyle;
a) Sosyal ilişkilerimin kalitesinin gittikçe azaldığını hissediyorum. Görünürde herhangi bir değişiklik yok ama eski sıcaklığı bir türlü bulamıyorum.
b) Benim bir sorunum yok ama insanların gittikçe birbirlerinden uzaklaştıklarını hissediyorum.
c) İnsanlar artık eskisi gibi değil. Herkes kendi başının çaresine bakma derdinde. Bir sorunun olduğunda rahatça konuşacağın insan sayısı çok az.
d) İnsanlara güvenmekte zorlanıyorum. Çoğu insan “mış gibi”yapıyor. Hangisi gerçek hangisi yapmacık birbirinden ayırmak gittikçe zorlaşıyor.
Yukarıdaki cevaplar etkisini sürekli arttıran genel bir soruna işaret ediyor. Maalesef ilişkilerimiz aşınıyor ve kalitesi gün geçtikçe bir önceki günü aratır hale geliyor. Peki neden?
Bana göre bunun nedeni kendimizi sürekli giymek için şartlandırdığımız “sosyal zırh”.
Hayat gittikçe karmaşıklaşıyor ve yorucu hale geliyor. Sürekli uyaran alıyor ve bunu yönetmek zorunda kalıyoruz. Kendimizi bu uyaranlardan ve kaçınmak istediğimiz sosyal temaslardan korumak için sosyal zırhımızı kullanıyoruz. Peki bu sosyal zırhlar neler?
Cep telefonları, mp3 çalarlar, kafelerdeki, restorantlardaki ve maalesef evlerdeki televizyonlar. Dikkatimizi bu araçlara yönelterek çevremizdekiler ile sosyal etkileşime girmek yerine kendimizi dönüyor ve kendimizi sosyal etkileşimin risklerinden koruyoruz.
Yolda yürürken mp3 çalarlarını kulağımıza takarak çevremize karşı kulaklarımızı tıkıyor, sıkıldığımız bir topluluk içinde kaçmak için ya cep telefonu ile oynuyor ya da orada olmayan ama bize kendimizi iyi hissettirecek birini arıyoruz. Ya da evimizde daha az konuşmak ve daha az açıklama yapmak için televizyona gözlerimizi kilitliyor, bize ulaşmak isteyenleri de maçın ya da dizinin en heyecanlı bölümü olduğunu bahane ederek kendimizden uzaklaştırıyoruz.
Niye beyinlerimiz birbirimizi anlamak ve yorumlamak üzerine dizayn edilmişken kendi doğamıza aykırı davranmaktayız?
Bana göre bunun nedeni kendimizi gereğinden fazla önemsememiz. Yaşadığımız dünya bizi öyle koşullandırıyor ve egolarımızı o kadar çok şişiriyor ki kendimizi fazla önemser hale geliyoruz. Günümüz dünyası sürekli şu mesajları veriyor “sen öyle özelsin ki, şu ürünü almalısın”, “şu ürünü alırsan, şöyle alımlı, şöyle yakışıklı olacaksın” vb.gibi.
Böylece çağdaş dünya normlarına uyarken gün geçtikçe kendimizi daha çok önemser, kendimizle daha çok uğraşır, kendimizdeki değişikliklere daha çok dikkat eder oluyoruz. Doğal olarak dikkatimiz artık çevreye doğru olmak yerine kendimize doğru olmaya başlıyor.
Halbuki ilişkilerin kalitesini arttıran ve benzersiz kılan ise dikkatin karşı tarafa yönelik olmasıdır. Biz dikkatimizi çevremizdekilere yönelttiğimiz sürece algılarımız açılır ve onları anlayabilir, onlara yaklaşabilir, onlarla konuşabilir ve daha ahenkli bir ilişki sürdürebiliriz.
Çevrenize şöyle bir bakın. Çevrenizde doyumlu bir ilişki yaşayan çift varsa büyük olasılıkla birbirlerinin gözünün içine baktıklarını, birbirleri ile daha çok konuştuklarını göreceksiniz. İyi dostlukların birbiri ile sürekli konuşan, birbirleri ile samimi şekilde ilgilenen insanlar arasında olduğunu göreceksiniz. İş yerinde iyi arkadaş olanların kafalarını zaman zama nişten kaldırdıklarını ve diğerine ulaşmak için çaba sarf ettiklerini göreceksiniz.
Daha doyumlu ilişkiler ve dostluklar ister misiniz? İstiyorsanız size şunları öneriyorum:
a. Gerçekten yalnız (çevrenizde hiç kimsenin olmadığı durumlar) haricinde lütfen mp3 çalarınızı kullanmayın. Böylece birilerinin seslerini size duyurması için bir şans tanımış olursunuz. Ya da belli mi olur bu şansı siz kullanmak istersiniz.
b. Cep telefonunuzu nasıl kullanıyorsunuz? İletişim için mi yoksa çevrenizdeki insanlarla iletişmemek için mi? Sosyal ortamlarda cep telefonlarını zorunlu olmadıkça elinize almayın.
c. Çevrenize şöyle bir bakın. Çevrenizde ne kadar çok şey yaşanıyor, ne kadar çok zenginlik var ve emin olun bunu sizinle paylaşmak isteyenler sizin düşündüğünüzden daha çok.
d. Adımları karşıdan beklemeyin siz de bugün bir adım atın. Bir çay ikram etmeye ne dersiniz?